Davranışsal finans nedir, yatırım kararlarını nasıl etkiler ve geleneksel finans anlayışından hangi yönleriyle ayrılır?
Davranışsal finans, piyasa katılımcılarının mantıksız davranışlarının ve bu davranışların piyasaların fiyatlandırma sürecinde nasıl sapmalara yol açtığını inceleyen bir disiplindir. Bu alan, insanların ekonomik karar alma süreçlerinde irrasyonellik veya sınırlı rasyonellik yaklaşımını benimseyerek, geleneksel ekonomik modellerin öngördüğü rasyonel karar verici modelinden farklı bir bakış açısı sunar.
Davranışsal finansın kökenlerinden biri, Fransız psikolog Gabriel Tarde'a dayanmaktadır. Tarde, psikoloji ve ekonomi kavramlarını birleştiren, bu terimleri ilk kez bir arada kullanan ve bu konuda 1902'de önemli bir kitap yayımlayan öncülerden biridir. Ek olarak, John Maurice Clark, ekonomistlerin psikolojiyi görmezden gelebileceğini ancak insan doğasını göz ardı edemeyeceklerini belirtmiştir. Bu düşünce, davranışsal finansın insan psikolojisinin ekonomik karar alma süreçlerindeki etkilerini incelemesine olanak tanımıştır.
Literatüre katkıda bulunan bir diğer isim, George Katona ise psikolojik faktörlerin makroekonomik etkilerini inceleyerek davranışsal ekonominin gelişmesine katkı sağlamıştır. Katona, 1975 yılında yayımladığı "Psychological Economics" kitabıyla, günümüzde davranışsal ekonomi teriminin temellerini atmıştır.
Adam Smith, ekonomi literatüründe "The Wealth of Nations" ve "Invisible Hand" kavramlarıyla tanınırken, 1759'da yayımladığı "The Theory of Moral Sentiments" adlı eserinde insan davranışlarının psikolojik kökenlerini ele almıştır. Bu çalışma, davranışsal ekonomi alanında insan davranışlarının daha derinlemesine anlaşılmasına önemli bir katkı sağlamıştır.
Neoklasik ekonomi ise ekonomik kararları duygusuz olarak ve sadece fayda maksimize etmeye çalışan bireyler üzerinden açıklamaya çalışır. Fayda kavramını ortaya atan kişi olan Jeremy Bentham, fayda kavramını meydana getiren psikolojik faktörlerden detaylı olarak bahsetmektedir. Bu bireyler, "Homo Economicus" olarak adlandırılır ve geleneksel ekonomik modellerin temelini oluşturur.
Davranışsal ekonominin önde gelen isimlerinden Richard Thaler, Homo Economicus'un gerçek insan davranışını temsil etme yeteneğinin sınırlı olduğunu ve gerçek insanların daha duygusal olduğunu, daha yavaş öğrendiklerini ve bu nedenle farklı davranış kalıpları sergilediklerini iddia etmiştir. Bu perspektif, davranışsal finansın insan doğasının karmaşıklığını ve piyasalar üzerindeki etkilerini daha kapsamlı bir şekilde ele almasına olanak tanır.
Daniel Kahneman, 2002'de Nobel Ekonomi Ödülü'nü, psikolojik araştırmaların ekonomi bilimine entegrasyonu ve belirsizlik karşısında karar verme çalışmalarıyla kazanmıştır. Bu ödül, davranışsal finansın akademik çevrelerce resmi olarak tanınmasını sağlamış ve birçok akademisyen ile piyasa profesyonelini teşvik etmiştir.
Davranışsal finans, yatırımcı davranışlarının hangi faktörler tarafından şekillendirildiğini ve bireysel yatırımcı düşüncelerinin arkasındaki etkenleri araştırır. Özellikle, yatırım kararlarında hangi tür bilgilerin göz önünde bulundurulduğunu ve bu bilgilerin ne ölçüde doğru bir şekilde yorumlandığını inceler. Araştırmalar, yatırımcıların genellikle rasyonel tercihlerini maksimize etmeye, portföylerini çeşitlendirmeye ve riskten kaçınmaya çalıştıklarını gösterir. Ancak, gerçek hayatta bireyler bu hedeflere tam olarak ulaşamazlar ve bunun temel nedeni bilişsel kusurlardır.
Psikolojik önyargılar, bireysel yatırımcıların kararlarını etkileyen önemli faktörlerden biridir. Örneğin, kazanan hisseleri erken satma eğilimi gösterirken, kaybeden hisseleri uzun süre elde tutma eğiliminde olabilirler. Ayrıca, sürü psikolojisi bireyleri piyasa trendlerine göre davranmaya iter ve aşırı güven duygusuyla sık sık işlem yapmalarına neden olabilir.
Bu bağlamda, davranışsal finansın amacı, yatırımcıların bu tür bilişsel ve duygusal tuzaklardan kaçınmalarına yardımcı olacak stratejiler geliştirmektir. Bu sayede, daha sağlıklı ve bilinçli finansal kararlar alınabilir, piyasaların etkinliği artırılabilir ve genel olarak finansal istikrar sağlanabilir.
Davranışsal finans, insanları "rasyonel" yerine "normal" olarak kabul eder. Bu finans modeli, geleneksel finansal analizlerin açıklayamadığı yatırımcı davranışlarını ve piyasa anomalilerini açıklamak için geliştirilmiştir. Geleneksel finans araştırmalarında bir model öne sürülür ve bu modelin doğruluğu ampirik çalışmalarla test edilirken, davranışsal finansta önce piyasadaki davranışlar gözlemlenir ve bu gözlemlerden yola çıkarak davranış modelleri oluşturulmaya çalışılır. Davranışsal finansçılar, yatırımcıların risk ve getiri dışında başka faktörleri de dikkate aldıklarını ve karar alırken maksimize etmek yerine tatmin oldukları kararları tercih ettiklerini savunurlar.
Bu anlayış, yatırımcıların sık sık rasyonel kararlar almak yerine duygusal ve psikolojik faktörlerin de etkisiyle kararlarını şekillendirdiğini vurgular. Örneğin, yatırımcıların kazanç ve kayıp algılamaları, korku, hırs veya aşırı güven gibi duygusal etmenler, finansal kararlarını belirlemede önemli rol oynar. Bu durum, finansal piyasalarda gözlemlenen ani fiyat dalgalanmaları ve spekülatif balonların oluşmasına katkıda bulunabilir.
Davranışsal finansın metodolojik farkı, piyasa katılımcılarının gerçek yaşamda nasıl davrandıklarını anlamaya ve bu davranışları modellemeye çalışmasından kaynaklanır. Bu yöntem, finansal karar alma süreçlerindeki gerçek dünya karmaşıklığını ve belirsizliği daha iyi yansıtabilir, böylece piyasaların daha doğru anlaşılmasına ve finansal istikrarın artırılmasına katkı sağlayabilir.
Davranışsal finans, insanların tamamen rasyonel olmadığını varsayarak, finansal piyasalarda gözlemlenen fiyat farklılıklarını anlamaya çalışır. Özellikle varlıkların piyasa değeri ile defter değeri arasındaki farkları açıklamak için sebepler arar. Etkin Piyasalar Hipotezi ve geleneksel finans kuramlarının açıklayamadığı piyasa anomalilerini ortaya koyarak, bu kuramların yeterliliği konusunda sorgulama yapar. Davranışsal finans, bazı finansal problemlerin tamamen rasyonel bir insan modeli yerine daha gerçekçi, ancak tamamen rasyonel olmayan bir insan modeli kullanılarak daha iyi çözülebileceğini tartışır.
Geleneksel finansal modeller, piyasa katılımcılarının tümüyle rasyonel olduğunu ve piyasaların her zaman etkin olduğunu varsayar. Ancak davranışsal finans, insanların duygusal ve psikolojik faktörlerin etkisi altında kararlar aldıklarını ve bu kararların finansal piyasalar üzerinde belirleyici rol oynadığını ileri sürer. Yatırımcıların korku, hırs, aşırı güven gibi duygusal eğilimlerinin, varlık fiyatlarında ani değişikliklere ve piyasa dengesizliklerine yol açabileceğini gösterir.
Bu bağlamda, davranışsal finansın ilgilendiği temel konular, insanların gerçek finansal karar alma süreçlerindeki irrasyonel davranışları anlamak ve bu davranışların piyasa dinamiklerine nasıl yansıdığını gözlemlemektir. Bu perspektif, finansal piyasaların daha iyi anlaşılmasına ve daha etkili politika önerilerinin geliştirilmesine katkıda bulunabilir.